“Leyla’nın Kardeşleri” ve yeni İran

Yönetmenliğini ve yazarlığını ”Life and a Day” (Sonsuzluk ve Bir Gün) filminden hatırlayacağımız Saeed Roustayi, bu kez “Leyla’nın Kardeşleri” filmi ile adından söz ettirdi. 2022 yılında, 75. Cannes Film Festivali bünyesinde dünya prömiyerini yaparak görücüye çıkan film, FIPRESCI Ödülü’ne değer bulundu. Ancak film, yapım aşamasından Cannes Film Festivali’nde ilk gösterimine ve yayınlanmasına kadar İran’da tartışmalara ve haberlere konu oldu.

Kırmızı halıda oyuncu Navid Mohammadzadeh‘nin eşini öpmesi, bazı oyuncular hakkında ortaya atılan skandallar ve Leyla karekterini canlandıran Taraneh Alidoosti’nin seçtiği kıyafet… Ve en önemlisi, filmin ükede Mahsa Amini’nin hayatını kaybetmesinin ardından başlayan protestolara denk gelmesi, “Leyla’nın Kardeşleri”ni her yönüyle tartışma konusu yaptı. Filmin İran’da gösteriminin yasaklanması ise özellikle İranlı gençler arasında filme olan merak ve izleme istediğini artırdı.

Filmin konusu kısaca, kırk yaşında olan ve ailesiyle birlikte yaşarken tüm ailenin yükünü omuzlamış Leyla ve dört erkek kardeşinin yaşamını anlatıyor. Leyla’nın merkeze alındığı filmde, ABD-İran ilişkileri, aile içi çatışma, İran’ın ekonomik ve toplumsal durumu ve ülkedeki sınıf mücadelesine dair izler görebiliyoruz. Yönetmenin bir kadın olarak Leyla’nın gözünden İran toplumunu izleyiciye sunması, ülkede kadının konumu ve mücadelesine dair çarpıcı bir gerçeklik de sunuyor.

Başrol oyuncusu Taraneh Alidoosti’nin Cannes’daki kıyafeti tartışma konusu oldu

“Leyla’nın Kardeşleri”, hikayesini “ekonomik sıkıntılar” üzerine kuruyor ve Curablu ailesi üzerinden sosyal, geleneksel, psikolojik ve yönetimsel boyutları olan bir İran eleştirisi sunuyor. Film her ne kadar İran gerçekliğini tam olarak yansıtmasa da, işlenmeye çalışılan politik tema nedeniyle filmin ülkede yasaklandığı söylenebilir.

İran sineması yoksulluk, aile içi çatışma ve toplumsal sorunların ele alındığı sayısız sosyal dram konulu filmler barındırıyor. Örneğin Saeed Roustayi’nin bir önceki filmi olan “Sonsuzluk ve Bir Gün”, yoksul bir ailenin en küçük kızı olan Sümeyye’nin gözünden bizlere İran eleştirisi sunmuştu. Bu kez sahneye Leyla çıktı ve ülkedeki sosyal dramı daha sert ve gerçekçi bir şekilde izleyiciye aktardı. Ülkedeki yoksulluk, işsizlik ve sosyal problemleri Leyla ve babası arasındaki aile içi çatışmada ve yine Leyla’nın bir kadın olarak İran toplumunu ve kadını temsil etmesi üzerinden izledik.

Babanın temsil ettiği “yozlaşmış düzene” karşı Leyla’nın temsil ettiği ideal geleceğin” gerçekçi bir kavgasıydı bu. Bu kavgada bazı İranlılar kendilerini Leyla’da bazıları ise diğer dört kardeşte buldu. Ancak, “Leyla’nın Kardeşleri” filminin vermek istediği mesaj veya karakterlere ilişkin eleştiriden ziyade, yasaklı olduğu için filmi beyaz perdede izleyememiş ve bir anlamda kendilerini anlatan film hakkında İranlılar ne düşünüyor ve neler hissediyorlar? Filmin ülkede Mahsa Amini protestoları ile eş zamanlı seyirciyle buluşması ve Leyla karakterini merkeze alması, filmi dünya genelinde de gündem haline getirdi ve hakkında birçok eleştiri ve yorum yapıldı.

“LEYLA BİZİM YAPMAK İSTEDİĞİMİZ AMA YAPAMADIĞIMIZI YAPTI”

İran’da kadınların başını çektiği eylemler, filmin Cannes Film Festivali’ne İran makamlarından izin almadan gitmesi ve oyucuların festivalde gündem olmaları filme olan merakı artırsa da, Leyla’nın babasına attığı tokat, İranlı gençler arasında kulaktan kulağa yayıldı. İranlı genç kuşak kendilerini Leyla ile içselleştirerek babanın tokadı hak ettiğini düşünürken, yaşça daha büyük olanlar bunu sert ve gerçek dışı olarak gördü.

Film hakkında konuştuğum İranlı gençler, filmde verilmek istenen mesajı her ne kadar sert ve agresif bulsalar da, yozlaşmış baba figürüne karşı Leyla karekterinin verdiği mücalede kendilerine pay çıkartıyorlar Filmde dört erkek kardeş üzerinden işlenen yoksulluk ve ekonomik çıkmaza dair sahneleri bir çok İranlı daha gerçekçi buluyor. ABD’nin nükleer anlaşmadan ayrılmasının ardından İran’da yaşanan ekonomik krizin yansıtıldığı filmde, dört kardeşin yaşadığı korku ve panik ile empati kuruluyor. Bu yönüyle bazı İranlılar erkek kardeşlerden yana taraf tutarak Leyla’yı “kardeşlerini düşünmeyen ve tek derdi babayı yıkmak olan” bir karakter şeklinde görüyor.

Erkek kardeşler babalarından çaldıkları altınları geri alıp babalarına vermeye karar verdiklerinde Donald Trump nükleer anlaşmadan ayrılmış ve ülkede ekonomik kriz başlamıştı. Kardeşler bir dövizciden fiyat sorup, başka bir dövizciye gidene kadar altın fiyatları çok daha fazla yükseliyor. O sırada Trump bir “twit” atıyor ve ekonomi daha da alt üst oluyor. Baba “twit” atmanın ne olduğunu bilmediğinden İran’a “bomba” atıldığını sanıyor. Oğlu twitin “bomba gibi” bir şey olduğunu söylüyor.

“YENİLDİN AMCA”

Filmde Leyla’nın kardeşleri üzerinden İran toplumunun tedavi edilemeyecek hastalıklı bir toplum olarak sunulduğunu görüyoruz. Daha muhafazakar olan Ali Rıza’nın “korkaklığı”, “just do it” (Yap gitsin!) yazılı tişörtüyle Manuçehr’in “şark kurnazlığı”, sadece kaslarını geliştirmiş Ferhat’ın “ahmaklığı” ve baba evinden yumurta çalan Perviz’in “açgözlülüğü” kurtarılamayacak, sevk ve idareye mahkum bir toplum tasviri sunuyor. Çocuklarından çok kendi saygınlığını düşünen ve buna yatırım yapan babaya dört erkek kardeşin bağımlılığı, Leyla karakterinin “düşünmeye cesaret et!” çağrısı ile yok edilmeye çalışıyor.

Ali Rıza Leyla’ya kendi korkaklığını itiraf ettiği sahnede, “Buna inanmayabilirsin ama güzel şeylerin olmasından bile korkuyorum. Her şey yolunda giderken kötü bir şey olacak diye korkuyorum. Kusurları sevmiyorum ve mükemmellik beni korkutuyor. Nasıl iş bu? Mutlu olmaktan bile korkuyorum” diyor. Leyla’nın cevabı ise, “Nasıl düşüneceğin değil, ne düşüneceğin öğretildi sana?” oluyor. Çünkü Leyla’ya göre tüm sorunların kaynağı, cehaleti ile anne ve yozlaşmışlığı ile babadır. Leyla bunu ebeveynlerine “Keşke ölüp gitseniz” serzenişiyle ortaya koyuyor.

Filmin finalinde bir doğum günü eşliğinde babanın ölümü ailenin kurtuluşu olarak tasvir ediliyor. Babasının oturduğu koltukta öldüğünü fark eden Ali Rıza, hala içinde duyduğu bağlılık ile babasının yarım kalmış sigarısını elinden alıyor ve içmeye başlıyor; bir mirasçı gibi. Bu sahnede anlıyoruz ki babanın ölümü ile nizam çökmüş ve çocuklar için korku duvarları yıkılmıştır. Yönetmen bunu o sırada oyun oynayan çocukların dilinden, “yenildin amca” sözüyle aktarıyor.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Deneme bonusu veren siteler
esenyurt escort
erzurum escort
Deneme bonusu veren siteler
ultrabet
denizli escort
Pendik Escort
avcılar escort
esenyurt escort
beylikdüzü escort
istanbul escort
istanbul escort
bahçeşehir escort
bakırköy escort
şirinevler escort
şişli escort
esenyurt escort
avcılar escort
pendik escort
bonus hunt
betmarlo
egt oyna
pragmatic slot oyunları
barn festival
dog house megaways
betibom
sweet bonanza
tombala oyna
aresbet
wild west gold oyna
diyarbet
diyarbet
diyarbet
diyarbet
diyarbet
diyarbet
diyarbet
diyarbet
markaj giriş
sweet bonanza
sugar rush
diyarbet
diyarbet
diyarbet
gates of olympus oyna
big bass bonanza oyna
trwin
diyarbet
diyarbet
casipol
casipol
casipol
betingo
egt oyna
casipol
casipol
casipol
casipol
casipol
casipol
casipol
casipol
casipol
casipol
casipol
casipol
aviator oyna
aviator giriş
tombala
ultrabet
denizli escort
Deneme bonusu veren siteler
Pendik Escort
Deneme bonusu veren siteler
avcılar escort
esenyurt escort
beylikdüzü escort
istanbul escort
istanbul escort
bahçeşehir escort
bakırköy escort
şirinevler escort
şişli escort
esenyurt escort
avcılar escort
bonus hunt
betmarlo
egt oyna
pragmatic slot oyunları
barn festival
dog house megaways
betibom
sweet bonanza
tombala oyna
aresbet
wild west gold oyna
diyarbet
diyarbet
diyarbet
diyarbet
diyarbet
diyarbet
diyarbet
diyarbet
markaj giriş
sweet bonanza
sugar rush
diyarbet
diyarbet
diyarbet
gates of olympus oyna
big bass bonanza oyna
trwin
diyarbet
diyarbet
casipol
casipol
casipol
betingo
egt oyna
casipol
casipol
casipol
casipol
casipol
casipol
casipol
casipol
casipol
casipol
casipol
casipol
aviator oyna
aviator giriş
tombala
jojobet
jojobet giriş